Annem, yaz işleri üniversite başvurularında iyi görünür, der.

Başkan olmanın en hoş taraflarından biri de kimseye açıklama yapmak zorunda olmamaktır.

İyi iş, iyi maaş, bahşişler de iyi.

İyi bir işim, güzel bir dairem var, hoş erkeklerle çıkıyorum, tiyatroya, en iyi restoranlara gidiyorum. Ne eksiğim var ki benim?

Dükkanların ve yaşam belirtilerinin olduğu bir kasaba...

Fakat kafanı ona takarsan, iyi bir ortak iş yapan avukat olursun.

Ve şimdi iyi bir işim iyi bir arabam var. Seneye bir ev alabileceğim.

Bakımlı, arkadaş canlısı, hali vakti yerinde, düzenli bir işi var, Jake ile araları iyi. Sanki, onu katalogtan seçmişsin gibi.

Başka bir iş bulursun.Her işte iyisindir.

İşimi seviyorum, iyi yapıyorum ve öyle kalmasını istiyorum.

İyi iş, iyi iş, tamam, oldu!

İyi bir işim vardı iyi de bir hayatım.

O iş de bize kâr sağlamıştır ancak Haber Akşamı artık onu yapmaya bir son vermiştir.

Gösteriniz hala devam ediyor, Rebecca'nın işini aldın--...bu bana bir sebep gibi geliyor.

Seninle bir anlaşma yaptım. İyi bir anlaşma ve... Evimde kalmana izin veriyorum.